Türkiye’de tüketicilerin yarıdan çoğu düşük satın alma güçleri nedeniyle,
kendileri için pahalı olan su, elektrik, gıda, ısınma-barınma, ulaşım,
eğitim, sağlık, iletişim gibi en temel tüketici gereksinimleri olan
kamusal mal ve hizmetlere yeterince ulaşamamaktadırlar. Sözü edilen temel
mal ve hizmetlerden alınan ve tüketim vergisi denilen KDV, ÖTV gibi
dolaylı vergilerin çok yüksek oluşu, tüketicilerin bu mal ve hizmetlere
ulaşmasını zorlaştıran en temel sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bu
anlamda, tüketicilerin evrensel haklarından olan temel gereksinimlerin
karşılanması hakkı hiçe sayılmaktadır.
Bankaların acımasız kredi kartı ve hizmet bedeli uygulamaları soyguna
dönüşmüştür. Benzer şekilde, aldatıcı, yanıltıcı ve pahalı olan bir çok
telekomünikasyon ya da iletişim hizmeti ve kampanyaları tüketicileri
mağdur etmekte ve canından bezdirmektedir.
Hemen her alandaki aldatıcı, yanıltıcı, istismar edici reklamlar ve
pazarlama uygulamaları tüketicilerin hem maddi hem de manevi yönden
çeşitli zararlara uğramasına ve sorunlarla karşılaşmalarına neden
olmaktadır. Bu durumda, tüketicilerin evrensel haklarından olan ekonomik
çıkarların korunması hakkı ayaklar altına alınmaktadır.
Türkiye’de gıda ve ulaşım terörü tüketicilerin sağlık ve güvenliğini
doğrudan tehdit eden en önemli unsurlardır ve hiçbir önlem alınmamaktadır.
Bununla birlikte, sanayiden kaynaklanan çeşitli kimyasal, gaz ve sıvı
atıklar ile tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan tarımsal ilaçlar ve
kimyasal gübreler, yüksek gerilim hatları, hastahane atıkları gibi çeşitli
kirleticilerin ve atıkların doğrudan insan ve hayvan sağlığı için büyük
bir tehlike ve risk oluşturmalarına karşın herhangi etkin bir önlem
alındığını görememekteyiz. Türkiye’nin bir çok bölgesinde bulunan aynı
kirleticilerin su, toprak, hava ve bitkisel kirliliklere neden olmasının
dolaylı sonucu olarak gene insan ve hayvan sağlığının risk ve tehlike
altına girdiğine ilişkin birçok bulgu ve araştırma bulunmaktadır.
Bu konuda yetkililerin yaklaşımı ise ilginçtir. Örneğin, gıda
güvenliğinden sorumlu olan Tarım Bakanlığı ve hükümet GDO’lu ürünlerin
ithalatını ve tüketimini serbest hale getirerek tüketicilerin kobay olarak
kullanılmasına izin vermiştir. Çevre güvenliği ve sağlığından sorumlu olan
Çevre Bakanı, çevreyi ve doğal kaynakları mahvedecek olan HES’leri
savunmaktadır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, baz istasyonlarına
yönelik yönetmeliğin yürütmesini iptal eden Danıştay’ın kararını
uygulamayacağını söylemektedir. Aynı BTK, Yargıtay’ın, “baz istasyonları
yerleşim alanları dışına kurulmalıdır” şeklindeki kararına uymamaktadır.
Türkiye’nin Başkent Büyükşehir Belediyesi, yargı kararlarını uygulamamayı
bir ilke haline getirmiştir. Japonya’daki nükleer enerji santrallerinin
sızdırma yaptığının ve patladığının anımsatılması üzerine, Enerji Bakanı,
“o santraller birinci nesil santrallerdir, bizim yapacağımız üçüncü nesil
santral olacaktır” diyerek konuyu çarpıtmaktadır. Türk toplumunun üçte
birinin obez olduğunu söyleyen Sağlık Bakanı, özellikle obez olan
çocukların ve gençlerin obez olmasına neden olan sağlıksız yiyecek ve
içeceklerin reklamlarının yasaklanmasını, çocuklara ve gençlere sunumunun
önlenmesini sağlamak yerine beden eğitimi derslerine ağırlık verilerek
sorunu çözeceğine toplumu inandırmaya çalışmaktadır. Türkiye’de yaşanan ve
devam etmekte olan bu olaylar ve acı sonuçlarıyla yetkililerin
yaklaşımları evrensel tüketici haklarına ne derecede önem verildiğinin ve
saygı gösterildiğinin çok somut bir göstergesidir.
Tüketime konu olan bir çok mal ve hizmetlerin sunumunda tüketicilerin
evrensel haklarından olan bilgilenme hakkına uyulmamaktadır. İlgili
bakanlıklardan bilgi istenildiğinde mevcut yasalara aykırı davranılarak
istenilen bilgiler verilmemekte, konu çarpıtılmaktadır.
Bir çok kamu kuruluşu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili
komisyonları tüketicilerle ilgili yasal düzenlemelerde tüketicilerin
evrensel haklarından olan temsil edilme hakkına uygun olarak tüketici
örgütlerinin görüşlerini almamakta, görüş alınsa bile bu görüşler yasal
düzenlemelere yansıtılmamaktadır.
Çok kısa ve özet olarak verdiğimiz bu örnekler ve uygulamalar Türkiye’de
tüketicilerin belini büken ve tüketici haklarını ayaklar altına alan
uygulamaların göstergeleridir.
TÜRK TÜKETİCİSİNİN “EN” LERİ
Ülkelerin milli gelirlerini ve o ülkede yaşayan tüketicilerin satın alma
güçlerini dikkate aldığımızda;
• Dünyanın en pahalı benzinini, motorinini kullanıyoruz.
• Dünyanın en pahalı elektriğini kullanıyoruz.
• Dünyanın en yüksek akaryakıt vergisi ile dünyanın ikinci en yüksek
tüketici vergisini ( KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler ) ödüyoruz.
• Dünyada, telefon ile konuşmanın en pahalı yapıldığı ülkede yaşıyoruz.
• Tüketicilerin bankalar tarafından dünyanın en çok soyulduğu ülke
Türkiye!..
• Karayollarına bağlı ölümlü, yaralanmalı trafik kazalarının en çok
yaşandığı ülke bizim ülkemiz.
• Dünyada gelir dağılımının en adaletsiz ikinci ülkesi Türkiye!..
• Dünyada tüketicilerin en pahalı ısındığı ülkelerden birisi Türkiye !..
• Dünyada suyun ve ulaşımın en pahalı olduğu ülkeler içerisinde üst
sıralardayız.
Görüldüğü gibi, “Türkiye’nin Tüketici Hakları Karnesi” çok zayıftır.
Türkiye, Tüketici Hakları Dersinden sınıfta kalmıştır. Aslında, asıl
sınıfta kalanlar Türkiye’nin yöneticileridir.
Basınımıza ve kamuoyuna duyurulur.
Turhan ÇAKAR
Genel Başkan |