Bir önceki sayfaya geri dönmek için buraya tıklayın! Sayfayı yazdırmak için tıklayın!
 
 

15.03.2011

BASIN AÇIKLAMASI
BASINA VE KAMUOYUNA

 

Türkiye'nin "Tüketici Hakları Karnesi" Çok Zayıftır

TÜRKİYE’NİN “TÜKETİCİ HAKLARI KARNESİ” ÇOK ZAYIFTIR.

TÜRKİYE TÜKETİCİ HAKLARINDAN SINIFTA KALMIŞTIR.

ASIL SINIFTA KALANLAR TÜRKİYE’NİN YÖNETİCİLERİDİR.

TÜRKİYE’DE TÜKETİCİLERİN BELİNİ BÜKEN UYGULAMALARLA TÜKETİCİ HAKLARI AYAKLAR ALTINA ALINMAKTADIR.

TÜRKİYE, TÜKETİCİNİN YAŞADIĞI “EN”LERLE BAŞI ÇEKMEKTEDİR.
 

Türkiye’de tüketicilerin yarıdan çoğu düşük satın alma güçleri nedeniyle, kendileri için pahalı olan su, elektrik, gıda, ısınma-barınma, ulaşım, eğitim, sağlık, iletişim gibi en temel tüketici gereksinimleri olan kamusal mal ve hizmetlere yeterince ulaşamamaktadırlar. Sözü edilen temel mal ve hizmetlerden alınan ve tüketim vergisi denilen KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin çok yüksek oluşu, tüketicilerin bu mal ve hizmetlere ulaşmasını zorlaştıran en temel sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bu anlamda, tüketicilerin evrensel haklarından olan temel gereksinimlerin karşılanması hakkı hiçe sayılmaktadır.

Bankaların acımasız kredi kartı ve hizmet bedeli uygulamaları soyguna dönüşmüştür. Benzer şekilde, aldatıcı, yanıltıcı ve pahalı olan bir çok telekomünikasyon ya da iletişim hizmeti ve kampanyaları tüketicileri mağdur etmekte ve canından bezdirmektedir.

Hemen her alandaki aldatıcı, yanıltıcı, istismar edici reklamlar ve pazarlama uygulamaları tüketicilerin hem maddi hem de manevi yönden çeşitli zararlara uğramasına ve sorunlarla karşılaşmalarına neden olmaktadır. Bu durumda, tüketicilerin evrensel haklarından olan ekonomik çıkarların korunması hakkı ayaklar altına alınmaktadır.

Türkiye’de gıda ve ulaşım terörü tüketicilerin sağlık ve güvenliğini doğrudan tehdit eden en önemli unsurlardır ve hiçbir önlem alınmamaktadır. Bununla birlikte, sanayiden kaynaklanan çeşitli kimyasal, gaz ve sıvı atıklar ile tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübreler, yüksek gerilim hatları, hastahane atıkları gibi çeşitli kirleticilerin ve atıkların doğrudan insan ve hayvan sağlığı için büyük bir tehlike ve risk oluşturmalarına karşın herhangi etkin bir önlem alındığını görememekteyiz. Türkiye’nin bir çok bölgesinde bulunan aynı kirleticilerin su, toprak, hava ve bitkisel kirliliklere neden olmasının dolaylı sonucu olarak gene insan ve hayvan sağlığının risk ve tehlike altına girdiğine ilişkin birçok bulgu ve araştırma bulunmaktadır.

Bu konuda yetkililerin yaklaşımı ise ilginçtir. Örneğin, gıda güvenliğinden sorumlu olan Tarım Bakanlığı ve hükümet GDO’lu ürünlerin ithalatını ve tüketimini serbest hale getirerek tüketicilerin kobay olarak kullanılmasına izin vermiştir. Çevre güvenliği ve sağlığından sorumlu olan Çevre Bakanı, çevreyi ve doğal kaynakları mahvedecek olan HES’leri savunmaktadır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, baz istasyonlarına yönelik yönetmeliğin yürütmesini iptal eden Danıştay’ın kararını uygulamayacağını söylemektedir. Aynı BTK, Yargıtay’ın, “baz istasyonları yerleşim alanları dışına kurulmalıdır” şeklindeki kararına uymamaktadır. Türkiye’nin Başkent Büyükşehir Belediyesi, yargı kararlarını uygulamamayı bir ilke haline getirmiştir. Japonya’daki nükleer enerji santrallerinin sızdırma yaptığının ve patladığının anımsatılması üzerine, Enerji Bakanı, “o santraller birinci nesil santrallerdir, bizim yapacağımız üçüncü nesil santral olacaktır” diyerek konuyu çarpıtmaktadır. Türk toplumunun üçte birinin obez olduğunu söyleyen Sağlık Bakanı, özellikle obez olan çocukların ve gençlerin obez olmasına neden olan sağlıksız yiyecek ve içeceklerin reklamlarının yasaklanmasını, çocuklara ve gençlere sunumunun önlenmesini sağlamak yerine beden eğitimi derslerine ağırlık verilerek sorunu çözeceğine toplumu inandırmaya çalışmaktadır. Türkiye’de yaşanan ve devam etmekte olan bu olaylar ve acı sonuçlarıyla yetkililerin yaklaşımları evrensel tüketici haklarına ne derecede önem verildiğinin ve saygı gösterildiğinin çok somut bir göstergesidir.

Tüketime konu olan bir çok mal ve hizmetlerin sunumunda tüketicilerin evrensel haklarından olan bilgilenme hakkına uyulmamaktadır. İlgili bakanlıklardan bilgi istenildiğinde mevcut yasalara aykırı davranılarak istenilen bilgiler verilmemekte, konu çarpıtılmaktadır.

Bir çok kamu kuruluşu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili komisyonları tüketicilerle ilgili yasal düzenlemelerde tüketicilerin evrensel haklarından olan temsil edilme hakkına uygun olarak tüketici örgütlerinin görüşlerini almamakta, görüş alınsa bile bu görüşler yasal düzenlemelere yansıtılmamaktadır.

Çok kısa ve özet olarak verdiğimiz bu örnekler ve uygulamalar Türkiye’de tüketicilerin belini büken ve tüketici haklarını ayaklar altına alan uygulamaların göstergeleridir.

TÜRK TÜKETİCİSİNİN “EN” LERİ

Ülkelerin milli gelirlerini ve o ülkede yaşayan tüketicilerin satın alma güçlerini dikkate aldığımızda;
• Dünyanın en pahalı benzinini, motorinini kullanıyoruz.

• Dünyanın en pahalı elektriğini kullanıyoruz.

• Dünyanın en yüksek akaryakıt vergisi ile dünyanın ikinci en yüksek tüketici vergisini ( KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler ) ödüyoruz.

• Dünyada, telefon ile konuşmanın en pahalı yapıldığı ülkede yaşıyoruz.

• Tüketicilerin bankalar tarafından dünyanın en çok soyulduğu ülke Türkiye!..

• Karayollarına bağlı ölümlü, yaralanmalı trafik kazalarının en çok yaşandığı ülke bizim ülkemiz.

• Dünyada gelir dağılımının en adaletsiz ikinci ülkesi Türkiye!..

• Dünyada tüketicilerin en pahalı ısındığı ülkelerden birisi Türkiye !..

• Dünyada suyun ve ulaşımın en pahalı olduğu ülkeler içerisinde üst sıralardayız.

Görüldüğü gibi, “Türkiye’nin Tüketici Hakları Karnesi” çok zayıftır. Türkiye, Tüketici Hakları Dersinden sınıfta kalmıştır. Aslında, asıl sınıfta kalanlar Türkiye’nin yöneticileridir.

Basınımıza ve kamuoyuna duyurulur.

Turhan ÇAKAR
Genel Başkan