Tüketici Hakları Derneği ve Çevre Mühendisleri Odası tarafından açılan
davada, Baz İstasyonları Yönetmeliği’nin ( Elektronik Haberleşme
Cihazlarına Güvenlik Sertifikası Düzenlemesine İlişkin Yönetmelik) ve buna
dayalı işlemin yürütmesini durduran Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun 30.09.2010 tarih ve 2010/640 nolu Kararını uygulamayan Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu Hakkında Derneğimiz tarafından 25.02.2011
tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
Derneğimiz tarafından 19.01.2011 tarihinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna başvuruda bulunarak, davayı açtığımız 04.01.2010 tarihinden
itibaren dava konusu Baz İstasyonları Yönetmeliği kapsamında Kurumun
vermiş olduğu güvenlik sertifikalarının Danıştay’ın ilgili kararına göre
iptal edilmesini istemiştik.
Ayrıca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan başvuru sahiplerine
verilen güvenlik sertifikalarının tamamının “Aslı gibidir” onaylı
örneklerinin de Derneğimize gönderilmesini istemiştik.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Derneğimize göndermiş olduğu
08.02.2011 tarihli cevap ile Danıştay Dava Daireleri Kurulu Kararını
uygulamayacağını belirtmişti.
Bilgi Teknoloji ve İletişim Kurumu’nun hukuk tanımaz bu tavrı nedeniyle,
Derneğimiz tarafından Kurum hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
bulunulan suç duyurusu dilekçesinde özetle şu gerekçelere yer verilmiştir:
• Anayasa Md.138/son’da “...Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez.” denilmiş,
• İYUK Md.28/1’de “...Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi
mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde
bulunmaya mecburdur. (...)” ifadelerinde bulunulmuş,
• TCK Md. 257’de ise “(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller
dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin
mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir
kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. (...)” hükmüne yer verilmiştir.
• ...Anayasa kuralları, buyurucu ve bağlayıcı Hukuk kurallarıdır. Mahkeme
kararlarının geciktirilmeden yerine getirilmesi zorunludur. İnsan hak ve
özgürlüklerini; sosyal adaleti, toplumun huzur ve refahını
gerçekleştirmeyi ve güvence altına almayı amaçlamış demokratik bir Hukuk
Devletinde, açıklanan Anayasa ve kanun kurallarına rağmen bir Mahkeme
kararının yerine getirilmemesi düşünülemez. Aksi halde bu kanun kuralları
kağıt üzerinde kalmaya zorunlu, değersiz sözcükler olmaktan öteye gidemez.
(...) Bir bakan ya da mahkeme kararlarını uygulama durumunda bulunan diğer
Kamu görevlilerinin yukarıda açıklanan Kanuni kuralları bilmedikleri ileri
sürülemez. Öyle ise; açık, kesin ve emredici Kanun kurallarına bilerek
aykırı davranış da kişisel kusur kabul edilmek gerekir.
• Anayasa’nın 138. Maddesi, yargı kararlarının uygulanmasının
geciktirilmesini dahi yasakladığına göre; yargı kararlarını uygulamamanın
açık bir Anayasa’yı ihlal suçu oluşturduğu şüphesizdir. Bu ağır eylemin
cezasız bırakılması, kamu görevlilerinin haksız yere korunması Anayasa’nın
2. maddesinde teminat altına alınan hukuk devletlerinde kabul edilemez bir
uygulamadır.
Bu gerekçelerden hareketle Derneğimizin yapmış olduğu suç duyurusunda;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından, sorumlu olan her bir kişi için ayrı
ayrı değerlendirme yapılmak suretiyle gerekli soruşturmanın tamamlanarak
ilgililer hakkında kamu davası açılmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Basınımıza ve kamuoyuna duyurulur.
Turhan ÇAKAR
Genel Başkan |