15 Mart Dünya Tüketici Hakları Gününün kutlandığı 2008 yılında Türkiye’de
tüketici hakları tehlike sinyalleri (S.O.S.) veriyor. Ülkemizde daha
doğarken yok edilen ve yok edilmeye çalışılan tüketici haklarının
kutlanacak bir tarafından söz edilemez. Çünkü, beslenme, barınma gibi
zorunlu gereksinimlerini dahi karşılama olanağına sahip olmayan kısaca
tüketemeyen milyonlarca tüketicinin hangi tüketici hakkını kutlayacağız.
Ülkemizde sosyal devlet anlayışı ve kamu yararı terk edildiğinden
yoksulluk artmakta, tüketicilerin alım gücü düşmektedir.
AKP’li belediyelerin övündükleri giyecek ve kömür yardımı yapılan
ailelerin sayısındaki artış tüketicilerin düşürüldüğü durumun trajik bir
göstergesi değil midir? Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın
Melih Gökçek, 1998 yılında 32500 aileye gıda ve temizlik yardımı yaparken,
2008 yılında yardım yapacakları aile sayısını 400 bine çıkaracaklarını
söylemektedir. Bir aileyi ortalama 4 kişi sayarsak Sayın Gökçek’in bu
açıklaması Başkent Ankara’da açlık sınırında yaşayanların sayısının en az
1,6 milyon kişiye çıkartıldığının bir itirafıdır. Bununla da övünmektedir.
Tüketiciye dilenci muamelesi yapılmasının “sosyal yardım” diye
adlandırılması da bir başka hazin durumdur. AKP, yoksulluğu sürekli hale
getirerek iktidarını sefalet üzerinde kurmaya çalışmaktadır.
Dünyanın en yüksek dolaylı vergisinin ödendiği ülkelerden biri olan
Türkiye’de, bu en haksız tüketici vergisini ödeyen tüketiciler, yüksek
dolaylı vergiler nedeniyle en temel kamusal hizmetleri pahalı almak
zorunda bırakılmıştır.
En önemli sorunlardan birisi de haksız dolaylı vergilerdir. Ülkelerin
gelir durumlarını dikkate aldığımızda, Türkiye’de yaşayan tüketiciler;
• Dünyanın en pahalı elektriğini,
• Dünyanın en pahalı doğalgazını,
• Dünyanın en pahalı telefonunu,
• Dünyanın en pahalı akaryakıtını,
kullanmak zorunda bırakılmıştır. Bununla birlikte, dünya başkentleri
içerisinde en pahalı şehir içi ulaşımının yapıldığı Başkent Ankara’dır.
Bu durumun en önemli nedeni de yanlış ekonomik ve sosyal politikalarla
birlikte; sosyal devlet, kamu yararı ve tüketici haklarına aykırı
özelleştirmelerdir.
İlgili ve yetkili kamu kuruluşlarının yasal sorumluluklarını ve
yetkilerini yeterince yerine getirmemesi ve kullanmaması nedeniyle mal ve
hizmet piyasasında tüketiciler hemen her konuda kaderine terk edilmiştir.
Yetersiz piyasa denetimi ve gözetimi nedeniyle tüketiciler sağlıksız ve
güvensiz her çeşit malı satın almak durumunda bırakılmıştır.
Türkiye her çeşit güvensiz, sağlıksız ithal ve kaçak mal cennetine
dönüştürülmüştür. Piyasadaki güvensiz ve sağlıksız mallar toplatılmamakta
ve tüketiciler yetkili kamu kuruluşları ve ilgili firmalar tarafından
bilgilendirilmemektedir.
Firmaların hak düşürücü olumsuz tavır ve tutumları nedeniyle tüketiciler
ekonomik yönden zarara uğratılmaktadır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Yasaya aykırı olan haksız abonelik şartları
nedeniyle su, doğalgaz ve elektrik hizmeti alan tüketiciler mağdur
edilmektedir.
Bankaların yüksek faiz uygulamaları ve haksız sözleşme şartları nedeniyle
tüketiciler soyulmaktadır.
Aldatıcı, yanıltıcı ve istismar edici reklamlar çocuklarımızı ve
gençlerimizi yanlış tüketime yönlendirdiğinden hem sağlık ve güvenlikleri
risk ve tehlike altına girmekte hem de ekonomik yönden zarara
uğratılmaktadır.
Avrupa Birliğindeki tüketici örgütleri desteklenirken Türkiye’deki
tüketici örgütleri kösteklenmektedir.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında
çalışanların, emeklilerin kazanılmış haklarını budayan hükümlerin yanı
sıra sağlık hizmeti alan tüketicilerin de birçok kazanılmış hakkı ortadan
kaldırılmaktadır.
Turhan ÇAKAR
Genel Başkan |