Ülkemizde bir aydan beri elektrik ve doğalgaz konusunda
yaşanan sıkıntıların, kesintilerin ve zammın nedeni kamu
yararına ve tüketici haklarına aykırı olarak uygulanan
yanlış enerji politikalarıdır. Kendi doğal enerji
kaynaklarını devredışı bırakarak elektrik üretimini ve
ısınmasını çok yüksek oranda işal doğalgaza dayalı
duruma getirip ülkesini ve tüketicisini sıkıntıdan
sıkıntıya sokan, zarara uğratan hiçbir ülke yönetimi
Türkiyedeki gibi olmamıştır. Nitekim, Hazine
Müsteşarlığı Kit Genel Müdürlüğünün Nisan 2003 tarihli
raporunda; al yada öde kapsamındaki (17) yıllık dönemde
(2003-2019) Hazineye gelecek ek yükün, gerek
doğalgazdaki arz fazlası nedeniyle gerekse bu yıllardaki
doğalgaz finasman açığı nedeniyle 33 milyar dolar
olacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte, Türkiyedeki
tüm kamu harcamalarını denetleyen Sayıştay, Yap-işlet
Devret modeliyle yapılan özel sektör enerji
santrallerinin 2-3 milyar dolar kamu zararına neden
olduğunu belirlemiştir. Ayrıca, doğalgaz alımında
kullanılan formüle ilişkin 2003 yılında değişiklik
görüşmeleri yapılırken; Türkiyede kullanılmayan gazoilin
formüldeki payı (2) kat arttırılmıştır. Böyle olunca,
doğalgazın işal fiyatında % 15 etkisi olan gazoilin bu
etkisi % 30’a çıkmış ve doğalgazın işal fiyatının daha
da artmasına neden olmuştur. Diğer taraftan, kurulu
elektrik kapasitesinin % 58’i kamuda, % 42’si özel
sektörde olduğu halde, 2006 yılının ilk beş ayında
üretilen elektriğin (69,856952354 kwh) % 52,8’ini
(36,890,940,330 kwh.) özel sektör, % 47.2’sini
(32.966.012.020 kwh) kamu sektörü üretmiştir. Yani,
tüketicilerden gizlenen “ya al yada öde “ anlaşmalarıyla
özel firmaların ürettiği elektriği alma zorunluluğu
doğmuş, kamu santrallarının düşük kapasite ile
çalışmasına neden olunarak maliyetlerinin yükselmesine
yol açılmıştır. Öte yandan, otoprodüktörler, asıl kendi
yada ortaklarına gereksinimlerini karşılamak üzere
kuruldukları halde,devletin fazla elektrik alma
zorunluluğu yokken kamuya elektrik satma yoluna giderek
sorun yaratmaktadırlar. Öyle ki, kamudan ucuza aldıkları
elektriği aynı kamuya pahalıya satarak hem kar etmekte
hem de elektriği çektikleri sistemlerin arızaya
geçmesine yol açarak elektrik kesintilerine neden
olmakta, tüketicileri ve kamuyu zarara uğratmaktadırlar.
Garanti Yatırımın 12 Eylül 2002 tarihli “ Turkish
Electricity Sector” Raporundaki verilere göre; kamu
hidrolik santralarından elde edilen elektriğin 1 kwh’i
0,4 cent, termik santrallerinden elde edilen elektriğin
1 kwh’i 3 cent iken, kamunun özel sektör kuruluşlarından
aldığı elektriğin fiyatı 2-3 kat daha yüksektir.
Devletin özel sektörden 3 kat daha pahalıya aldığı
elektrik nedeniyle, tüketiciler ve sanayi kuruluşlar,
dünyanın en pahalı elektriğini tüketmek zorunlu
bırakılırken, bunun faturasını tüketiciler ve devlet
üstlenmektedir. Çünkü, tüketiciler ısınmada,
aydınlatmada, mutfakta ve temizlikte pahalı enerji
kullanırken aynı zamanda pahalı elektrikle üretilen
sanayi malını pahalıya almak zorunda bırakılmaktadır.
Referans Ekopolitika’da 25.07.2006 tarihinde yayımlanan
tabloya göre; sanayi elektriğinde Türkiye, OECD’ de en
pahalı üçüncü ülke iken, konut elektriğinde ise ucuzluk
sıralamasında 10. sırada görülmesine karşın, Türkiye ile
OECD ülkelerinin ulusal gelirlerini ve ücretlerini
karşılaştırdığımızda Türkiye’nin, değil OECD’nin,
dünyanın en pahalı elektriğini kullanan ülke olduğunu
söylemek yanlış olmaz. Çünkü; OECD ülkelerindeki en
düşük ücret alan kişinin enerji giderleri aylık
gelirinin 20 yada 30’ da biri iken , Türkiyede asgari
ücret alan bir işçinin son doğalgaz zammı ile doğalgaz
ve elektrik giderleri aylık gelirinin dörtte birini
(1/4) oluşturmaktadır. Enerji, en temel, en zorunlu ve
stratejik bir kamusal hizmettir. Isınma ile aydınlatma ,
temizlik ve mutfakta kullanılan enerjjnin ucuz,
kesintisiz (sürekli) düzenli ve güvenli olarak
kullanılması ve karşılanması hakkı tüketicinin en temel
haklarındandır. Bunun için enerji hizmetini özel
sektörün değil, kamunun sağlaması bir zorunluluktur,
anayasal bir görev ve sorumluluktur. Özelleştirme,
elektrik sektörünün doğasına aykırıdır. Çünkü, elektrik
sektörü doğal tekel konumundadır ve rekabete uygun
değildir. Elektrikte özelleştirme yapılan bütün
ülkelerde sıkıntılar yaşanmaktadır.Özel sektörce
yatırımlar yapılmamakta ve arz güvenliği tehlikeye
girmektedir. Elektrik sektöründe arz kapasitesinin
yüksek olması özel sektörün işine gelmiyor. Tam tersine,
arz kapasitesinin yeterli olmayıp talebin yükselmesi
durumunda yüksek fiyatlarla elektrik satmak özel sektör
için çok daha karlıdır. Özel sektör, sürekli sıkıntı
olsun ister, yani arz yetersizliği olsun ister. AB’de
elektrik piyasasının % 70’inden fazlası 7 şirketin
elindedir. Burada rekabet değil, tekelleşme olmuştur.
Elektrik üreten şirketler ile elektrik tedarik eden
şirketler AB’de birleşmiştir, yani entegrasyon olmuştur.
Bunun neresi serbest piyasa! Ülkemizde de aynı sonuçla
karşılaşmamız kaçınılmazdır. Elektrik piyasasındaki özel
firmaların piyasa hakimiyetlerini kötüye kullanma
olasılığı her zaman vardır. Örneğin; ABD’de enrom
elektrik şirketinin yolsuzluğu gibi. Durum böyleyken ve
özelleştirmelerin yarattığı sonuçlar ortada iken. Enerji
Bakanı. Sayın Hilmi GÜLER, kamunun elindeki 60 elektrik
santrali ile barajların özelleşmesi için gerekli
çalışmaları başlattığını söylüyor. Ateşle oynuyorlar Göz
göre göre Türkiyenin ve tüketicilerin geleceğini
tehlikeye ve karanlığa attıklarının farkında değiller
mi? Tüketici Hakları Derneği ve tüketici olarak diyoruz
ki;
İşal enerji yerine kendi doğal kaynaklarımızın en etkin
şekilde kullanılacağı bir enerji politikası uygulansın.
Enerjide darboğazın aşılabilmesi için özelleştirmelere
son verilsin. Mevcut özel enerji firmaları
kamulaştırılsın.
Tüketicilere ucuz, sürekli (kesintisiz) düzenli ve
güvenli enerji sağlansın.
Tüketici Hakları Derneği
Merkez Yönetim Kurulu |