Türkiye'de Ürün Güvenliği Mevcut Durum Raporu
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, koordinatörlüğünü Dış Ticaret
Müsteşarlığının yaptığı “ Türkiye’de Ürün Güvenliği Sisteminin Kurulması
İçin Kurumsal Kapasitenin Güçlendirilmesi” Eşleştirme Projesi kapsamında
Ocak 2007’de başlatılan çalışmalar sonucunda Ekim 2007’de tüketicilerin
kullandığı ürünlere yönelik Türkiye’deki Piyasa Gözetimi ve Denetimi ( PGD
) sistemine ilişkin Mevcut Durum Raporu hazırlanmıştır.
Bu proje kapsamında görevli uzmanlar tarafından anketler hazırlanmış,
İstanbul, Kayseri, Erzurum, İzmir, Antalya, Trabzon, Diyarbakır ve
Ankara’daki piyasalarda tüketicilere satılan ürünlerin ( gıda hariç )
güvenliği konusunda yetkililerle, yöneticilerle, denetçilerle, teknik
elemanlarla görüşme ve dinlenme toplantıları yapılmıştır.
Ayrıca, tüketici örgütleri, ticaret örgütleri ve onaylanmış kuruluşlarla (
ürünlerin ilgili teknik düzenlemelere uygunluğuna ilişkin değerlendirme
faaliyetinde bulunan yetkilendirilmiş kuruluş ) görüşmeler yapılmıştır.
Tüm bu görüşmeler sonucunda, görüşmeleri yapan uzmanlarca hazırlanan
Raporda, mevcut piyasa gözetimi ve denetimine ilişkin planlama, uygulama
ve değerlendirme başlıkları ile belirlenen sorunlar aşağıdadır.
PLANLAMA
• Tüketicinin korunması konusunda ürün güvenliğine ilişkin merkezi bir
vizyon ve politika bulunmamaktadır.
• Piyasa gözetimi ve denetimine İlişkin vizyon ve planlama, risk
değerlendirmesi esasına dayanmamaktadır. Ürün güvenliği koşulları, ne
merkez ne de taşra teşkilatlarında dikkate alınmaktadır.
• Piyasa gözetimi ve denetimi sistemi dağınıktır, düzensiz bir şekilde
organize edilmiştir ve tüketiciler bu sistemin varlığını fark
edememektedir.
• Piyasa gözetimi ve denetimi ile ilgili işler, mevzuatın hazırlanması,
onaylanmış kuruluşların tespiti gibi diğer bazı işlerden ayrı
tutulmamıştır. Bu durum, Piyasa gözetimi ve denetimi ile ilgili idari
işlerin tamamen bağımsız olmasına engel teşkil etmektedir.
• Faaliyetler neredeyse hiç koordine edilmemektedir ve gerek Piyasa
gözetimi ve denetimi konusundaki yetkili kuruluşlar arasındaki gerekse de
bir yetkili kuruluşun ilgili birimleri arasındaki iletişim düzeyi çok
yetersizdir.
• Piyasa gözetimi ve denetimi çerçevesinde yürütülen tüm işlemlerde
güvenlikten ziyade uygunluk esas alınmaktadır.
• Sonuç bazlı bir planlama çevrimi veya sonuç odaklı ( bağlayıcı )
anlaşmalar mevcut değildir.
• Sokaklarda satılan ürünlere ve CE işareti taşıması gerekli olmayan
ürünlere ilişkin Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyeti yapılmamaktadır.
• Düzenlenmemiş alandaki tüketici ürünlerinin büyük bir kısmı için hiçbir
Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyeti planlanmamaktadır.
• Genel Ürün Güvenliği Direktifinde tanımlanan ürün güvenliği sisteminin
gelişimi, değişik düzeylerde çok iyi bilinmemektedir.
UYGULAMA
• Piyasa gözetimi ve denetimi ile ilgili çeşitli faaliyetleri yürütecek
yeterli sayıda personel potansiyel olarak mevcuttur.
• Çalışanlar iyi eğitim almış ve hevesli kişilerdir. Çalışanların konuyla
ilgili çeşitli eğitim programları da devam etmektedir.
• Görevlendirmelerin, belirgin bir şekilde üst yönetim tarafından
yapıldığı bir yapı ve kültür söz konusudur.
• Denetmenler, yapmaları gereken diğer ( daha önemli ) işler nedeniyle
Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerini genellikle tam zamanlı olarak
yapmamaktadır.
• Uzmanlaşma yoktur. Çoğunlukla pek çok farklı görev tek bir kişi de
toplanmakta ve bu da iş akışını yavaşlatmaktadır. Örneğin, spesifik bir
konu hakkında teknik bilgi ya da gözetim mekanizmalarına ilişkin bilgi
bulunmamaktadır.
• Denetmenlerin hareket kabiliyetinin olmaması önemli bir husustur.
• Denetmenlerin yasal statüsü de uygun değildir. Diğer bir ifadeyle,
denetmenler yeterince güvence altında değildir. “Yeterince korunmayan
denetmenler vasıtasıyla etkin tüketici korunması sağlanamaz”
• Denetmen başına düşen denetim sayısının azlığı ( günde ortalama 2
denetim), çalışanların aslında daha fazla denetim yapabileceği izlenimini
vermektedir.
• Müdahale politikası uygulanmamaktadır. Uyarı ve para cezaları nadiren
uygulanmaktadır. Piyasadan toplatma, tehlikeli ürünlere el konulması ve
geri çekme ise nadir başvurulan yöntemlerdir.
• Ürünlerin güvenliğini kontrol etmek konusunda, numune alma ve
laboratuvar analizi yöntemleri kullanılmamaktadır.
• İzleme, genellikle yalnızca uygunluk odaklı bir belge muayenesi anlamına
gelmektedir.
• Ülke genelinde kontrol edilen ürünlerin toplam sayısı oldukça düşüktür
ve bu nedenle firmalar, üzerlerinde hemen hemen hiç baskı
hissetmemektedir.
DEĞERLENDİRME
• Piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin kaydı tutulmaktadır. Ancak
bu kayıtlar standart bir hale getirilmemiştir.
• Merkezi bir veri kayıt sisteminin, otomasyona geçirilmesi bir yana henüz
varlığından dahi bahsetmek mümkün değildir.
• Raporlama ve kayıt işleri, bazı formların elle doldurulması yöntemiyle
yapılmaktadır. Bu ise, verilerin birleştirilmesi ve analiz edilmesini
tamamen imkansız hale getirmese de oldukça zorlaştırmaktadır.
• Sonuç olarak, Türkiye’nin tüketiciler açısından ürün güvenliğinin temini
konusundaki gerçek durumunun tam resmi mevcut değildir.
• Hedeflere ulaşma konusunda yapısal ve düzenli bir raporlama mekanizması
mevcut değildir.
• Gerek ulusal düzeyde gerekse de piyasa gözetimi ve denetimi konusundaki
yetkili kuruluşların kendi içinde Piyasa gözetimi ve denetimi politikası
ile ilgili yapısal bir değerlendirme yapılmamaktadır.
• Risklerin tüketicilere bildirilmesi konusunda henüz bir sistem
geliştirilmemiştir.
Rapor sonucunda, Türkiye’deki piyasa gözetimi ve denetimi sistemi hakkında
“mevcut sistem görünmez, eksik ve verimsizdir” şeklinde bir özetleme
yapılmıştır.
Raporda çözümün, mevcut sistemin dışında bağımsız ve gerçekten
tüketicilerden yana bir “Tüketici Ürünleri Güvenliği Kurumu” nun
oluşturulması ile sağlanabileceği belirtilmektedir.
Gerçekten, tüketiciler olarak bizim de isteğimiz, tüketici güvenliğini
sağlamaktan çok uzakta ve içler acısı bir durumda olan mevcut piyasa
gözetimi ve denetimi sisteminin yerine tüketici haklarını ön plana alan
bağımsız, etkili ve çağdaş bir kurumun oluşturulmasıdır.
Turhan ÇAKAR
Tüketici Hakları Derneği
Genel Başkanı |